6 Aralık 2010 Pazartesi

Azeroth'a geri dönüş...

Bu yazı... hem Lael'in, hem benim... çok uzaklara gidecek arkadaşları, Hasan Arsın'a ve Gladrin'e ithaf edilmiştir.

Gerçek hayattan da sıkılmaya başlamıştım zaten son günlerde. Dürtüyordu birşeyler içimde. Hayat güzel sanki ama hep birşeyler eksik. Eksik olanı bulup tamamlamalıydım.

Gerçek hayat kaçışı, kimlik değiştirişi olduğu sürece güzel. Kişilik ve kimliklerimizin orta yerinde sıkışıp kalmışız, günlük çatışmalarla yetiniyoruz. En son şirkette genel müdüre kızıp, gözlerimi kapattığımda anladım işte neyin eksik olduğunu. Gözlerimi kapattığımda önce ellerim ısınmaya başladı. Farkettim yanıyordu. Alev topu ellerimin arasında oluşmaya başlamıştı. Birden ellerimden fırladı, genel müdürü duvara yapıştırdı. Açtım gözlerimi, adam bütün suratsızlığıyla karşımdaydı. Sorun buydu işte... Günlük hayatın koşuşturmacasının içinde deşarj olamıyordum ben yine. Kaçıp saklanılacak yer belliydi aslında. Azeroth!

Tam da vaktiydi. Lich King'in düşüşü ile Deathwing'in yakıp yıkmasının arasındaki karanlık zamanlardı. Azeroth'un yardıma ihtiyacı vardı... Ve bu yardımı, yapsa yapsa Lael yapabilirdi.

Lael @Stormwind

Herkesin içinde süper kahramanlar vardır. Benim içimdeki ise Lael. Öyle kadim zamanlardan beri falan benimle değil. Üç yıl oldu içime işleyeli. Peykan olmaktan sıkıldığımda, Lael'in arkasına saklanıyorum ben. Birlikte, Stormwindde, resimde kapısı görünen dükkanın önünde çay içtik demirci ustasıyla sohbet ederek, Nagrand'da şelalenin önünde oturduk, Ironforge'da mağaranın içinde balık tuttuk, Dalaran'da kitap okuduk, Stormwind parkında deliler gibi dans ettik.

Arkadaşlarımız oldu, en çok cüceleri sevdik. Cücelerden çok şey öğrendik. Yolun bir yerinde dünyalarımız değişmiş olsa da, ara sıra birbirimizi ziyarete gittik. Şimdi o cüce, bizi bırakıp Danimarka'ya okumaya gidiyor. Avrupa serverları aynı, ama biz onun okuyup bilgili bir cüce olmasını istiyoruz.

Güle güle git Hasan. Biz yine seni Doğu Krallıklarının bir yerinde yakalayıp sohbetimizi ederiz.