2000'li yılların moda konusu bu aslında. "Düzgün adam yok, düzgün kadın yok." Peki ne var? "Issız adam" var," ıssız olmaya çalışan kadın" var. Erkeklerle kadınlar arasındaki en büyük fark sanırım burada. İkisi de aşık olmanın ne demek olduğunu bal gibi biliyorlar ve aşık oluyorlar. Birinci kalp kırıklığından sonra erkeklerin kanatları çıkıyor. Bir yerde gereğinden fazla kaldıklarında, başlarına geleceği biliyorlar, çok uzatmadan, ilişkiyi derinleştirmeden kaçıp gidiyorlar, bize de arkalarından bildiğimiz bütün küfürleri sıralayıp, üzerine yeni küfürler icat etmek düşüyor. Oysaki adam aslında son derece masum, bir hemcinsimizin hatasını bize telafi ettiriyor. Kendini koruyor. "Issız adam" hakkında yazıldı, çizildi, filmi yapıldı, örnekleri de canlı olarak dolaşıyor zaten etrafımızda. Hepimiz onları artık bir bakışta tanır hale geldik. Benim yazmak istediğim de zaten "ıssız adam" değil. Ben bu aralar kendimden gözlemlediğim kadarıyla, "ıssız olmaya çalışan kadını" yazmak istiyorum.
İstatistik falan yapmayacağım, "sen git de Türkiye'nin diğer illerindeki duruma bak" tarzında bir yorumla da muhatap olmayacağım. Kendimde ve çevremdeki kadınlarda gördüklerimi yazacağımı daha önce belirttim.
Malum devir değişti. Günümüzde kadınlar da erkekler kadar üretime katkıda bulunuyorlar, bir şekilde kendilerine bakma güçleri var. Genelde yalnız ya da arkadaşlarıyla yaşıyorlar, ailelerinin evinde ise zaten çalıştıkları için eskisi kadar baskı görmüyorlar. İletişim çağının nimetlerini en az erkekler kadar iyi kullanıp, teknolojiden faydalanıyorlar. Toplumun da ister istemez çekirdeğinde meydana gelen değişimle, kadın ve erkeğin rolleri gittikçe birbirine benziyor ve klasik ataerkil toplum rollerinden farklılaşıyor. Ama kadın hala aynı kadın. O her kadının gönlünde yatan sevilme arzusu, son noktasını hala tek taş yüzük, beyaz gelinlik mertebesinde tutmaya devam ediyor. Kurulan ve yıkılan hayallerin de orantılı olduğunu söylemeye gerek yoktur sanırım.
Ve kadın aşık oluyor, ve kadın hayal kuruyor, ve erkek gidiyor. Sonrasında, kadın, ellerinde çiçekler, kalbinde umutlar ile bakıyor kapıya günlerce "gelir mi acaba geri?" diye. Erkeklerle kadınlar arasındaki bir diğer temel fark da erkeklerin kalp kırıklıklarını bir sonraki ilişkiye taşımaması. Kadınlar, ilişki kötüyse terk ediyorlar, erkekler ilişki ciddileşiyorsa. Ama kadınlar, çeyizlerinde kalp kırıklıklarını getiriyorlar. Her ilişkide biraz umut, biraz sevgi ama en çok yapıştırıcı arıyorlar. Yeni gelen, eskinin kırıklarını yapıştırsın istiyorlar. Kalplerinin parçalarını döke saça yürüyorlar hayat denen şu yolda. Erkeklerin ise böyle bir amacı yok, onlar kalp kırıklıklarını ilkinden sonra içlerinde bir sandığa kilitliyorlar. Oraya kimsenin erişmesine, tamir etmesine izin vermiyorlar. Oraya dokunmaya yaklaşan kişiyi ise korkarak terk ediyorlar.
Ve kadın deneyimliyor, ve kadın anlıyor, ve kadın öğreniyor. Eskiden her kadın tek erkek gördüğü içindir belki "benimki anormal" zannediyor. Çağ ilerleyip, evlenmeden de ilişkiler mümkün olduğunda ve birden fazla sevgiliye sahip olunduğunda, dank ediyor kadının kafasına onunkinin anormal olmadığı. Kalbi kırılan erkeğin bundan sonra böyle olduğuna. O zaman anlıyor kalbinin doktorunun başkası olmadığını, o zaman anlıyor ilacının kendisi olduğunu. Alıyor kadın da kalp kırıklıklarını, kilitliyor bir sandığa, kutsal hazinesi olarak saklıyor içinin derinliklerinde. Eğer çevrenizde, bitmiş ilişkisi hakkında tek kelime etmeyip, yüzündeki buruk gülümsemeyle, "bu konuda konuşmak istemiyorum" diyen bir kadın var ise, o kadın "Issız olmaya çalışan kadındır". Bilir çünkü, anlatırsa acısı çoğalır, anlatırsa, pandoranın sandığı açılır. Eğer çevrenizde, bir erkekle olmaya heveslenen, heyecanlanan ama erkeğin daha ilk hatasında kaçıp giden bir kadın var ise, o kadın da "Issız olmaya çalışan" kadındır. Korkar, ilk hata asla ilk ve tek olarak kalmayacaktır çünkü.
Bu iyi mi? Kötü mü? Bilmiyorum ama...bildiğim bir tek şey var. Kadınlar değişiyor, ıssızlaşıyor, erkekler bunu fark ediyor. Aslında kendilerinin yüzyıllardır uygulamakta oldukları davranış kalıbını tanıyamıyorlar. Ve mutsuzlaşıyorlar. Kadın da ıssızlaşırken mutsuzlaşıyor.