- Niye gitmiş?
- Yeni mi tanışmışlar?
- Kocası neden yanında değilmiş?
- Su testisi miymiş?
- Keratayla konuştun mu?
Tanımam, etmem ama bu olayla Türkiye'de kadın olmanın ne kadar zor olduğunu bir kere daha anladım. Ama anlamadıklarım daha çok işte onlar da aşağıda...
Öncelikle herkesin kafasına sokması gereken bir şey var. Biz kadınlar, bekar olabiliriz ama evli de olabiliriz, nişanlı olabiliriz, mutlu bir birliktelik içinde olabileceğimiz gibi mutsuz bir birliktelik içinde de olabiliriz. Bu birlikteliklerin içinde, istediğimiz zaman, yanımızda ilgili erkek olmadan da arkadaşlarımızla dışarı çıkabiliriz. Bu ne o kişiyi artık sevmiyoruz, saygı göstermiyoruz demek, ne de ilişkimiz sallantıda demek. Kısa ve öz bir açıklaması var bunun, canımız eğlenmek istedi dışarı çıktık demek. Yanında mıydınız siz onun? Nereden biliyorsunuz kocasını yanına almak istemediğini? Belki adamın işi vardı, olamaz mı? Kadına düşen görev kocasının gitmediği zamanlarda dizini kırıp evde oturmak mı?
Dışarı çıkabileceğimiz gibi arkadaşlarımızın evine de gidebilmeliyiz biz. Hayat seksten ibaret değil, 4 duvarı, kapalı kapıyı gören her kadın ve her erkeğin aklından "hadi bir anda herşeyi unutalım, sevişelim" düşüncesi geçmiyor. Nereden biliyorsunuz adamın kızı eve bırakmak için daha yakında olan kendi evine arabasını almak için gitmediğini? Anahtarın yukarıda mutfak tezgahının üzerinde olabileceği de aklınıza gelmemiştir şimdi sizin değil mi? Ya da çok iyi anlaştılar o gece, eve gitmeden önce birlikte bir bardak kahve içmek istediler? Ya da kızın artistik yönü çok kuvvetli, adam evini yeniden dekore etmek istiyor, kızın fikirlerini almak istedi? Yanında mıydınız siz onun? Nereden biliyorsunuz o eve kocasını aldatmaya gittiğini? Kadına düşen görev kimsenin aklına kötü birşey gelmesin diye en masum aktiviteleri bile yapmamak mı?
Ne oldu, ne bitti bilmiyorum. Umursamıyorum da... 30lu yaşlarının başında, nefes darlığından hayattan kopan bir kız için üzülürüm ben. Kocasını aldatsa da, aldatmasa da. Çünkü arka planda ne yaşadıkları, ne yaptıkları, ne yapmadıkları beni hiç ama hiç ilgilendirmez. Ve bence sizi de ilgilendirmesin şu saatten sonra.
- Yeni mi tanışmışlar?
- Kocası neden yanında değilmiş?
- Su testisi miymiş?
- Keratayla konuştun mu?
Tanımam, etmem ama bu olayla Türkiye'de kadın olmanın ne kadar zor olduğunu bir kere daha anladım. Ama anlamadıklarım daha çok işte onlar da aşağıda...
Öncelikle herkesin kafasına sokması gereken bir şey var. Biz kadınlar, bekar olabiliriz ama evli de olabiliriz, nişanlı olabiliriz, mutlu bir birliktelik içinde olabileceğimiz gibi mutsuz bir birliktelik içinde de olabiliriz. Bu birlikteliklerin içinde, istediğimiz zaman, yanımızda ilgili erkek olmadan da arkadaşlarımızla dışarı çıkabiliriz. Bu ne o kişiyi artık sevmiyoruz, saygı göstermiyoruz demek, ne de ilişkimiz sallantıda demek. Kısa ve öz bir açıklaması var bunun, canımız eğlenmek istedi dışarı çıktık demek. Yanında mıydınız siz onun? Nereden biliyorsunuz kocasını yanına almak istemediğini? Belki adamın işi vardı, olamaz mı? Kadına düşen görev kocasının gitmediği zamanlarda dizini kırıp evde oturmak mı?
Dışarı çıkabileceğimiz gibi arkadaşlarımızın evine de gidebilmeliyiz biz. Hayat seksten ibaret değil, 4 duvarı, kapalı kapıyı gören her kadın ve her erkeğin aklından "hadi bir anda herşeyi unutalım, sevişelim" düşüncesi geçmiyor. Nereden biliyorsunuz adamın kızı eve bırakmak için daha yakında olan kendi evine arabasını almak için gitmediğini? Anahtarın yukarıda mutfak tezgahının üzerinde olabileceği de aklınıza gelmemiştir şimdi sizin değil mi? Ya da çok iyi anlaştılar o gece, eve gitmeden önce birlikte bir bardak kahve içmek istediler? Ya da kızın artistik yönü çok kuvvetli, adam evini yeniden dekore etmek istiyor, kızın fikirlerini almak istedi? Yanında mıydınız siz onun? Nereden biliyorsunuz o eve kocasını aldatmaya gittiğini? Kadına düşen görev kimsenin aklına kötü birşey gelmesin diye en masum aktiviteleri bile yapmamak mı?
Ne oldu, ne bitti bilmiyorum. Umursamıyorum da... 30lu yaşlarının başında, nefes darlığından hayattan kopan bir kız için üzülürüm ben. Kocasını aldatsa da, aldatmasa da. Çünkü arka planda ne yaşadıkları, ne yaptıkları, ne yapmadıkları beni hiç ama hiç ilgilendirmez. Ve bence sizi de ilgilendirmesin şu saatten sonra.
Esasında müminlerin bu olaydan çıkarttığı hisse bu değildi ama işte huluç efendi her zaman olduğu gibi meseleyi anüs yöresinden bir bozlak olarak algılayıp, aynı yörenin ağzıyla yorumlayınca işin rengi değişti. Zaten işin bu yöne kaymasından duyulan rahatsızlık, kendi gazetesinin baş yazarı tarafından "eceli gelen it" diyerek belirtilmiş, o lafı yiyip yuttuysa üstüne laf söylememek icab eder. Afiyet olsun denebilir...
YanıtlaSilNeyse, zavallı kızcağızın olayından çıkarılan hisse esasında alkolün zararları idi. Devlet partilerinde alkol dağıtmamak için çıkarttıkları 24 yaş sınırlı yasak ertesi topluma iyi bir ibret öyküsü olarak yansıtılacaktı. Zira olayı ilk veren kanallardan olan hoca efendi kanalları " alkol ölüm getirdi" diyerek duyurmuş, öğleden sonra başlıklar astım vs. dönmüştü. Sistemli bir şekilde alkol düşmanlığı pompalanıyor, daha sert yasakların gelmesi kuvvetle muhtemel. Gençleri korumak adına çıkartılan alkol düzenlemesi ile yine gençleri köle haline getiren iş hukuku düzenlemeleri ne kadar tezat ise zavallı kızcağızın iki ayrı yobaz düşünce tarafından kullanılmaya çalışılması da bir o kadar ahlaksızca.
Yazında bahsi geçen çok genel, hatta saflığa yakın,naif örnekler elbette ama yararsız buluyorum. Çünkü bu şerefsiz maymunlara sesli olarak bunu ifade ettiremezsin, öbür türlüsü doğalarına daha uygun gelir. Boşver sen bu ahlaksız maymunları, herkes neyin ne olduğunu biliyor zaten. Un kurabiyesinin yanında "ahlaksızca" koca bir bardak metaxa içmeden geberip gidecek enayiler haberleri yok.
Yes !
YanıtlaSil