Herkes bir nostalji özlemine tutulmuş, eskiyi yad ediyor bu aralar. Madem bit pazarına nur yagdi, bir nur da ben yağdırayım dedim. Hazır bu aralar blog yazmamıza da kızıyorlar, ben de 2005 yılında yazdığım bir yazıyı genişleteyim.
Gündüzleri bir çokoprens ve uludağ gazozuyle mutlu olmak, akşamları apartmanın önündeki merdivenlerde, elinde bir fenerle ışın kılıcı diye bağırmak, geceleri necefli maşrapa görüntüsüyle uyuyakalmak demekti 80'lerde çocuk olmak.
Anlam veremediğimiz gerginliklerin içinde, bütün büyüklerin suratları asıkken, mutlu olabilmeye çalışmaktı aynı zamanda. Onlar fısır fısır konuşurlarken kapı dinlemek ve hatta konuşulanları duymak ama anlayamamaktı.
80'lerde çocuk olmak güzeldi. Karnı acıkana ya da yorgunluktan bitap düşene kadar sokakta salınmak, karın acıkınca, anne görmesin diye balkonda ddt bidonunun yanında saklanan patates kızartması tavasının içinde kızarmış patates kızartmalarını yemek, anneye her daim yalan söylemekti anneanne ile işbirliği yaparak. Ve de belki de en önemlisi, bu kadar teknolojik, suyu ve elektriği idareli kullanan, tek düğme ile kullanılan çamaşır makineleri yokken, eve üst baş dağılmış, kir, pas içinde gelindiğinde, gülünerek "çocuk işte" denilmesiydi.
Az araba geçen yollarda, doyasıya top koşturan son kuşak oldu 80'lerde çocuk olanlar. Yolların yanı sıra hala bina inşa edilmemiş araziler de vardı herkesin mahallesinde en az bir tane o zamanlar. 80'lerde çocuk olanların büyük şanslarından biri de belki de anneleri çalışan ilk kuşak olmalarıydı. Bu çocuklara genelde bir anneanne ya da bir babaanne refakat ediyordu, bu da aslen mevlamın kayırması demekti. Kısacası uçsuz bucaksız bir özgürlük vardı o zamanlar. Aradığınız zaman onları bulamama ihtimaliniz çok yüksekti. Muhtemelen kaşla göz arasında, ya arkadaşlarının evine, ya arkadaki boş arsaya, ya da yan sokağa kaçmış olabilirlerdi.
Son şanslı kuşak olan 80'lerin çocuklarıyla, 90'ların çocukları arasındaki fark, jenerasyon farkı olarak, diğer hepsinden daha fazla oldu. 90'ların çocuklarının rus babysitterları vardı ve neredeyse bilimsel yöntemlerle büyütüldüler. Arsalar otoparklara, arkadaşların evleri izin alınmadan gidilemeyen hapishanelere, yan sokaklar ise tanınmazlığa dönüşmüşlerdi. Doyasıya ip atlayıp, top oynayan 80'lerin çocuklarının yanında 90'ların çocukları, vücutlarındaki tek bir kası çalıştırmayı öğrendiler. Tetris oynayarak baş parmaklarını çalıştırmayı.
80'lerin çocuklarından, Mc Donalds ve diğer hızla yaygınlaşan fast food çılgınlığına kapılmamış olanlara bakıyorum da, hepsi normale yakınlar. 90'ların çocukları ise, Milupa'dan Mc Donalds'a yaptıkları hızlı geçiş sonrasında, parmak jimnastiğinin isteniler kalori harcamasına sebep olmaması dolayısıyla, iri yarı oldular.
Dipnot : Eğer bugün bizim yaşınıza yakın birinin kolunda çiçek aşısı izi görürseniz, bilin ki o 80'lerde çocuk olmanın keyfini yaşamıştır. Türkiye'de çiçek hastalığının kontrol altına alınmasından sonra aşı 1978'de mecburi çocuk aşıları listesinden kaldırmıştır. 77 model ve öncesi bu aşılarını kollarında gururla taşımaya devam etmekdirler.
Sex and The City'nin bir bölümü vardı, bildin mi ? Miranda spor salonunda, leş gibi terli koşarken acayip yakışıklı bir adamın ilgisini çeker. Neyse efenim, adamla BF/GF olurlar (sokayım sizin tabirinize) adam bunu acayip şımartmaktadır, her yaptığını abartarak ona anlatmakta ve hayranlığını gizlememektedir. Miranda bacı acayip havalara girer ve adamın hayranı olduğu doğallığını kaybeder. Bir gece başlar, yaşamayı çok seviyorum, insanlar şöyle falan diye ağzı kulaklarında konuşmaya, o hallerini gören adam çeker gider. Ki adam haklıdır, bizim Miranda acayip itici olmuştur o haliyle.
YanıtlaSilAnladın sen onu...
Ha dersen ki kalibre bu, çap bu... Bi şey diyemem, hani demişsin ya "çalışmayan her insan toplumun asalağıdır" diye. Ben de aldığı eğitimin hakkını veremeyen her insan için aynını düşünüyorum, hayat ne tuhaf değil mi ? Kuşlar falan...
yazım senin icin itici olmus. anladım ben onu da... neden?
YanıtlaSilNe neden ? Haa yok la ben o değilim :)
YanıtlaSil